4 Mart 2016 Cuma

mgokcebag



KARANLIKTAN AYDINLIĞA KISA ÖYKÜLER



YAĞCIBAŞININ NOTLARI
www.mgokcebag.blogspot.com.tr






ROMANLARIM



KOMÜN GÜNLÜKLERİ




Komün günlükleri, gelecekteki yaşamın bu günden kurgulanması adına yapılmış bir denemedir. Kapitalizm karşıtları, üretim araçlarının ortak mülkiyeti ile tüm sorunları çözebileceklerini düşünmüşlerdi. Oysa kapitalizm erkek egemen toplum modelinin en son halidir ve onun üretim biçimini yalnızca paylaşım şeklini değiştirerek sürdürmek sorunları çözmez. Tersine, ortadan kaldırılması gereken, geri dönmeyecek biçimde değiştirilmesi gereken düzen yalnızca kapitalizm değil, doğrudan erkek egemen toplum modeli olmalıdır.
Komün çiftlikleri kapitalizm sonrası için bir model çalışmasıdır. Erkekler ve kadınlar hiçbir ayrım gözetmeksizin aynı üretimi yaptıklarında, yaşamın her anını birlikte paylaştıklarında ortaya çıkacak sosyal ilişkiler şüphesiz bu günküne hiç benzemeyecektir. Ya da çok eskiden unuttuğumuz kimi ilişkileri bizlere hatırlatacak, dünya yeniden barış ve mutluluk içindeki günlerine geri dönecektir. Çünkü insan toplumsal bir varlıktır, bireysel değil.
M.Gökçebağ Nisan 2016

Ekitap olarak okumak için (yeni, doğrudan yayın)



BASILI YAYIN OLARAK İSTEME ADRESİ

mgokcebag@yandex.com


EDERİ 15 TL








Geleceği kurgulamak geçmişin işidir. Geçmişte yaptıklarımız bu günü, bu gün yaptıklarımız ise geleceği belirler. Böylece geleceğin sanıldığı kadar belirsiz olmadığı görülebilir. Günümüzü iyi yorumlayabilirseniz, geleceğin nasıl şekilleneceği konusunda fikir sahibi olursunuz. Elinizde tuttuğunuz kitap, günümüzde olanların devamı halinde gelecekte ülkemizin nasıl şekilleneceği konusunda okuyucuya fikir verebilmek için yazılmıştır.

Roman kahramanı Yüzbaşı Dennis’in kişiliğinde insanlar, bizlerin neden olduğu sorunları çözmeye çalışmaktadır. Terörist olarak bildiği, mücadele ettiği insanlar gerçekte hayatını bütünüyle değiştirecek sırlar saklamaktadırlar




Ederi : 35 TL (Kargo dahil)

Kitabın Sitesi


ekitap formu



BASILI YAYIN OLARAK İSTEME ADRESİ

mgokcebag@yandex.com






Bundan yıllar önce kadınlar toplumun asıl sahipleriydi. Büyük annelerin yönetimindeki kabileler, bir insan için olabilecek en mutlu biçimde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Elbette doğa olabildiğince zorluklarla doluydu. Elbette vahşi havanlara yem olabilir, basit bir grip salgınıyla ölebilirdiniz. Atalarımız çoğunlukla aç geziyorlardı ama güvenli, verimli topraklara ulaştıklarında, dışarıdan gelen tehlikeleri en aza indirmeyi başardıklarında, varlıklarının sahip olabileceği tüm zevki hiç bir kısıtlama olmaksızın doya dola alabiliyorlardı. Kadınlar kendilerine en uygun erkeği seçiyor, ondan çocuk doğuruyor, dünyaya gelen bebekler, ebeveynlerinden daha üstün özelliklere kavuşuyordu. Böylece insan nesli her doğumla bir adım öne atılıyor, gelişiyordu.
Günün birinde erkeklerden bazıları, başkalarının emeğine el koyarak yaşamanın daha kolay olduğunu keşfetti. İyi örgütlenmiş, silahlanmış ve deneyimli savaşçılar, böyle bir şeyi aklına daha getirmeyen büyük annelerin kabilelerini kolayca yeniyor, kendilerine köle yapıyordu. İşte Erkek Egemen Toplum modeli böyle doğdu ve erkekler için tarih orada başladı. Hala aynı şeyi söylerler.
 Geleceğin Efendileri Kadınlar isimli eser işte bu olayı incelemektedir. insanın var oluşunun temel özelliklerini ve tarihçesini ortaya koyarak, günümüz sorunlarını irdelemekte, geleceğin nasıl olacağı hakkında okuyucuya bilgiler sunmaktadır. Erkek Egemen Toplum modeli, gününü doldurmuş çağ dışı bir uygulamak olarak tarihin karanlık sayfalarına yuvarlanmaya başlamıştır.




Ekitap olarak indirme adresi




BASKILI KİTAP

Ederi : 15 TL (Kargo dahil)

İsteme adresi: 
mgokcebag@yandex.com






Yaşam çok basittir. Temiz hava, su ve gıda. Daha sonra temiz bir sevgi bize yeter de artar bile. Oysa insanlar yaşamı karmaşık bir tiyatro oyununa çevirir ve tüm varlıklarını oraya adarlar. Öylesine ciddiye alırlar ki yaptıklarını kimi zaman ölmekten ya da öldürmekten kaçınmazlar. Kurulan düzene bağlanarak, o düzenin en gerekli yaşam biçimi olduğuna inanarak sonuna kadar kendilerine verilen rolü oynarlar. Ve dünyanın bu en büyük tiyatro sahnesinin seyircileri yalnızca varlıklarını bilincinde olabilen bir avuç yalnız insandır. Ama sanat yapıtları, edebi eserler hep onları anlatır.

Ekitap formu

BASKILI KİTAP
Ederi : 15 TL (Kargo dahil)

İsteme adresi: 
mgokcebag@yandex.com







Milliyetçilik türkü söylemektir. Milliyetçilik saz çalmak, horon tepmektir. Kuyu başlarındaki damın kenarlarına resim yapmak, aynı resmi taş arabalarında tekrarlamak, ya da faytonun arkasındaki boşluğu renkli boyalarla süslemektir. Çivit rengi evlerdir milliyetçilik ve duvarları toprakla sıvamaktır. Hatta daha süslü olsun diye kireçle beyaz çizgiler çekmektir.

Milliyetçilik tarhana çorbasıdır, keşkektir hatta nohutlu tavuklu pilavdır ama en önemlisi belli günlerde helva karabilmektir. Ramazanda pide yemek, arkadaşına tulumba tatlısı ısmarlayabilmektir.
Tarih sevmektir milliyetçilik, “akınlarda çocuklar gibi şendik” denildiğinde atlıların arasında olmayı hayal etmektir. Kazanılan savaşlarla neşelenmek, kaybedilen canlarla birlikte hüzünlenmektir. Göktürkleri, Hunları, Harzemşahları, Selçukluyu ve Osmanlıyı hissedebilmek, onların arasında yabancılık çekmemektir.

Müslüman olduğunu söylemek ama Şamanlıktan kalan geleneklere sıkıca sarılmaktır. Şeker ve Kurban bayramını özlemle beklemek, Hıdrellez kutlamalarını asla kaçırmamaktır Ve dilekleri olsun diye ağaçlara çaput bağlamaktır.

Ulusalcılık ise milliyetçilerin yaptığını her şeyi yapıp, üzerine biraz mürekkep yalamaktır. Bu nedenle milliyetçiler Hacivat’sa, Ulusalcılar Karagöz’dür. İkisi asla birbirinden ayrılamazlar. Sürekli kavga etseler bile.

Bu kitap size emperyalizmin en büyük başarısının ülkemizi savunan güçleri milliyetçi ve ulusalcı olarak ikiye bölmesi olduğunu gösterecektir. Çünkü bu satırlarda yer alan kahramanlar okurun düşüncesine göre milliyetçi ya da ulusalcı bir görüntü verebilirler. Oysa onlar yalnızca ülkelerini kararlılıkla savunan kahramanlardır.

Ekitap formu
Ederi : 15 TL (Kargo dahil)

İsteme adresi: 
mgokcebag@yandex.com
mgokcebag@hotmail.com







Düşman sizi önce düşüncelerinizde yener. Onun büyüklüğünü, yenilmezliğini, karşı konulmaz gücünü bir kez benimsediniz mi, köleliğe giden yola girmişsiniz demektir. Ekonomik alanda çok gelişmişlerdir.  Onlardan daha iyi üretim yapmanız olanaksızdır. Siz kendinizi bile onlardan daha iyi yönetemezsiniz. Ve en sonunda insan olarak üstünlüklerini kabul ettiniz mi iş biter. Siz hiçbir zaman onlar gibi İNSAN olamazsınız. İşte bunun adı köleliktir.

Kerkük meltemi bir simgedir. Doğu batı kapışmasının odak noktasıdır. Emperyalizmin varlığını sürdürmek amacıyla acımasızca ateşe attığı insanların buluştuğu yerdir. Orada düşman taraflarda olmanızın hiçbir anlamı yoktur. Zayıf düşünce yapısını, bombalarla kapatmaya çalışan emperyalizm, yok oluşunun yollarını kazmaktadır.

Kerkük melteminde, bir Amerikan  askeri, Teğmen Martin’in günlüğündeki  olaylar anlatılmıştır. Terörist diye andığı, öldürmeye çalıştığı insanların gerçekte onun en iyi dostları olduğunun öyküsü vardır. 

Ekitap formu


BASKILI KİTAP
Ederi : 15 TL (Kargo dahil)

İsteme adresi: 
mgokcebag@yandex.com
mgokcebag@hotmail.com






Bir gurup üniversite çalışanının başından geçen gerçek öyküde, anneleri ölen yedi köpek yavrusunun yaşam mücadelesi anlatılmaktadır. Dünyaya gelen her varlığın bütün gücüyle yaşama sarıldığını gösteren anılar, hayvan sevgisiyle süslenerek sizlere sunulmuştur. 


YÜZ TANE SEBEB OLSA DA GÜLMEYE
AĞLAMADAN DURUMAM YİNE DE.   

Ekitap Formu


BASKILI KİTAP

Ederi : 15 TL (Kargo dahil)

İsteme adresi: 
mgokcebag@yandex.com
mgokcebag@hotmail.com





TABLOLARIM


Karşıyaka - Durmuş Yaşar Kültür Merkezi

70x50 cm yağlı boya. (özel koleksiyon)



Karşıyaka Tren İstasyonu

70x50 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)



Bir Zamanlar Karşıyaka

50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Bir Zamanlar Karşıyaka-2

40x30 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Karşıyaka- Çarşı Girişi
40x30 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Karşıyaka - Öğretmen evi
50x70 cm yağlı boya

Gün Doğumu
60x40 Yağlıboya (Özel Koleksiyon)


Ali Karamil Evi

50x70 Yağlı Boya (Özel Koleksiyon)

Balıklıova Köşkü
50x70 Yağlı Boya (Özel Koleksiyon)


Tek Ağaç
60x40 cm yağlı boya (Özel Koleksiyon)



Yalnız Ağaç
50x30 cm yağlı boya (Özel Koleksiyon)


Gümüşçay
50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Denizli - İlbadı
50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Fantastik Yansıma
50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Gelecekten Bir Gün
50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)


Yeşil göl
50x70 cm yağlı boya (Özel koleksiyon)







BİLGİ HAZİNEDİR, PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR

Şiirlerim



Sevdalım Ol Gel
****
Şu benim divane gönlüm,
Aşka düşmüş bilmem diye,
Tüm varlığım seni ister,
Sevdalım ol gel.

Aşka düşen deli gönül,
Derdiyle yanarmış aşkın,
Çaresi yokmuş bu derdin,
Dermanım ol gel.

Aşık mahlasız mahladım,
Aşkın ile yanar gönlüm,
Tek çaredir gayrı ölüm,
Fermanım ol gel.


Şu güzeller güzeli
****
Sabahın seher vaktinde,
Gerçeğin tozlu yolunda,
Gider iken ben bilinçsiz,
Bir güzel çıktı karşıma,

Şu güzeller güzeli,
Aldı benden benliğimi,
Bir avuç kum oluverdim,
Kaf dağına yol eyledi.

Güzel durmuş gülümsüyor,
Cennet dediğin evimmiş,
Kim demiş dünya gülüyor,
Gülen garip gönlüm imiş.

Şu güzeller güzeli
Aldı benden benliğimi,
Bir avuç su oluverdim,
Kaf dağına göl eyledi.

Aşık mahlasız garibim
Bir garibin sevdiğiyim,
Dünyayı verseler değişmem,
Bir fakir ev ve sevdiğim.

Şu güzeller güzeli,
Aldı benden benliğimi,
Bilmiyordum ne haldeyim,
Kaf dağına han eyledi.



Sabahın seher vaktında
****

 Sabahın  seher vaktinde,
Halkım umutla bekliyor,
Yaşamaktadır hepsi de,
Nüfusa nüfusu ekliyor.

Sabah erken kalkılıyor,
Halkım yola koyuluyor,
Öyle ırak ki iş yeri,
Yollara yolları ekliyor.

Çalışıyor çabalıyor,
Alın teri bir sel gibi,
Ekmeğine katık deyi,
Terine terini ekliyor.

Akşam işten çıkılıyor,
Yorgun dizler dinlenecek,
Üç lokma yemek yeniyor,
Tütüne tütünü ekliyor.

Karı koca konuşuyor,
Bebeleri oynaşıyor,
Yaşamak dediğin nedir,
Dünlere günleri ekliyor.

Konu komşu toplanıyor,
Sazlı meclis kuruluyor,
Söylenen her yeni türkü,
Hüznüne hüznümü ekliyor.

Yatsı ardı yatılıyor,
Düşte zengin olunuyor,
Düşte bile olsa halkım,
Zevkine zevkini ekliyor.

Sabah erken kalkılıyor,
Halkım yola koyuluyor,
Öyle ırak ki iş yeri,
Yıllara yılları ekliyor.

Yarın güneş doğacakmış,
Halkıma böyle deniyor,
İnanması zordur amma,
Umuda umudu ekliyor.

Aşık mahlasız garibim,
Garip halkımdan biriyim,
Yeni doğan her bebeğim,
Garibe garibi ekliyor.


iLLERİM
 ****

Sabahın seher vaktinde
Yürüyorum bencileyin,
Ay ve yıldız parlar gökte,
Bilmiyorum ne haldeyim.

Ufuktan doğar güneşim,
Karşıda çam tepeleri,
Bahçemde açar güllerim,
Yüreğim arıyor seni.

Görebilsem gözlerini,
Duyabilsem seslerini,
Başka bir şey istemezdim,
Tutabilsem ellerini.

Bir rüzgar eser denizden
Dalgalarda yar hasreti
Karşımda durur hayalin,
Yüreğim özlüyor seni.

Aşık mahlasız garibim
Bir gariptir gönlüm benim
Tanrıdan tek dilediğim
Ellerin olmasın ilim.

Görebilsem gözlerini,
Duyabilsem seslerini,
Başka bir şey istemezdim,
Tutabilsem ellerini.


Çömlek
 ****

Sabahın seher vaktında,
Gerçeğin tozlu yolunda,
Gider iken ben bilinçsiz,
Bir çömlek çıktı karşıma

Dedi: Dinle şu garibi,
Sana anlatsın derdini.

Eskiden ben sultan idim,
Yüz bin başa lider idim,
Sol yanımda sevdiceğim,
Mutlu günler geçirirdim.

Nerde sevdiğim nerede,
Nerde sarayım nerede?

Ordumun başına geçtim,
Nice ülkeler fethettim,
Ol denizi göl eyleyip,
Kaf dağını saray ettim.

Nerde sarayım nerede,
Nerde güllerim nerede?

Hiç düşünmezdim ölümü,
Gün ederdim her günümü,
Soldurup nice gülümü,
Mezarıma örtü ettim.

Nerde güllerim nerede,
Nerde mezarım nerede?

Anılacağım sanırdım,
Hep bununla avunurdum,
Aldanıp insan sözüne,
Kendime bir türbe ettim.

Nerde mezarım nerede,
Nerde toprağım nerede?

Rüzgar yıktı mezarımı,
Yağmur dağıttı her yanımı,
Usta alıp toprağımı,
Kendisine çömlek etti.

Nerede toprağım nerede,
Nerede varlığım nerede?

Mahlasız dinler çömleği,
Masal bu böyle gereği,
Yüce insanlık gerçeği,
Toprak içinde birliği.

Vardır benim malım deme,
Vardır benim şanım deme,
Bir gün gelir sen de ölür,
Çömlek olursun ellerde.



Nasıl anlatsam ben seni.
****

Sabahın seher vaktında,
Gerçeğin tozlu yolunda,
Düşündüm günler boyunca,
Nasıl anlatsam ben seni.

Ömrünce hiç sevmeyene,
Sevgisiyle gülmeyene,
Sevginle öğünsem bile,
Nasıl anlatsam ben seni.

Hep kendini düşünenlere,
El üstüne el vermeyenlere,
Nasıl anlatsam ben seni.

Gönlü bilim görmeyene,
Gözü bilim bilmeyene,
Bilminden söz etsem bile,
Nasıl anlatsam ben seni.

Karanlığı dileyenlere,
Aydınlıktan ürperenlere,
Nasıl anlatsam ben seni.

Aşık Mahlasız mahladım,
Masal değil anlattığım,
Sazım çalıp hep aradığım,
Nasıl anlatsam ben seni.


Gerçek
****

Sabahın seher vaktinde
Bir aşık aldı sazını,
Baktı sağına soluna,
Sordu gerçek nedir deyi.

Nice ülkeler dolaştı,
Yüce dağlarını aştı,
Vardı insana danıştı,
Sordu gerçek nedir deyi.

Dertler gördü insanlarda,
İnsan bile sayılmazda,
Fakirliğin sofrasında,
Sordu gerçek nedir deyi.

Yüce bilgesine döndü,
Günler boyu hep düşündü,
Akıldan akıl büyüdü,
Buldu gerçek nedir deyi.

Vardı insanlık katına,
Hak ve sevgi anlatmaya,
Onları aydınlatmaya,
Gerçek budur deyi deyi.

Öyle şenlendi insanlar,
Coşkuyla doldu varlıklar,
Hak ve sevgi aradılar,
 Gerçek budur deyi deyi.

Kimileri pek korktular,
Garip aşığı tuttular,
 Tutup zindana attılar,
 Gerçek budur deyi deyi.

Ellerini bağladılar,
Hak ve sevgiyi boşladılar,
Astılar garip aşığı
Gerçek budur deyi deyi.

Sabahın seher vaktında,
Bir aşık aldı sazını,
Baktı sağına soluna,
Sordu gerçekte nedir deyi.

Aşık mahlasız mahladım,
Masal değil anlattığım,
Sordurmaya çalıştığım,
Gerçek nedir deyi deyi.


BARIŞ
****

Bu dünyanın sonu gayrı biline,
Barış hayal oldu, barış severe,
Akar kanlar durmaz,
Sel olur gayrı.

Her yerde savaşın kanlı izleri,
Kan bürümüş nice güzel gözleri,
Akar göz yaşları,
Göl olur gayrı.

Savaşın ejderi milyarları yer,
Açlıktan ölüyor nice güzeller,
Birikir cesetler,
Dağ olur gayrı.

Savaşın illeri gamlı dilleri,
Kimse söylemiyor nedir nedeni,
Gizlenir gerçekler,
Sır olur gayrı.

Aşık mahlasızım barıştır yolum,
Ateşle sarılmış hep sağım solum,
Barış olmaz burada,
Vuruşam gayrı,
Barış diye diye,
Savaşam gayrı.

ooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo